DIALOGUE IN THE DARK Karanlıkta Diyalog İstanbul

    Yazan: Sis Etiket: »
    Beğeniler


    1995 de başlatılmış bir sosyal farkındalık projesi. Bilgisi olmayanları ne olduğunu öğrenmeleri için buraya alalım. Bilgisi olup gitmiş olanlar deneyimlerini bir küçük yorumla bırakırsa sevinirim.

    Kesinlikle bir farkındalık projesi. Acıma değil dikkatinizi çekerim. 1.5 saat sonunda en yoğun olan duygularım arasında devlete kızgınlık, panik, insana hayranlık vardı ama acıma en az düzeydeydi. Yazıyı yazmadan önce biraz karıştırdım neler yazmış bloggerlar diye. Çoğu içerikten bahsetmemiş sürprizi bozmamak için ama ben bahsedeceğim çünkü bitmek üzere. Henüz vakit varken gitmeyi düşünenlerinizi ise bilet alabilmeniz için buraya alalım.

    Yukarıda verdiğim bilgi linkini kurcalarsanız bazı şartlar gerektiğini göreceksiniz ki gidecekseniz o şartlara kesinlikle uyun. Başlangıç saatinizden yarım saat önce orada olun, telefon, saat, takı vs vs takmayın ( üzerinizde olanları oradaki emanet dolaplarına bırakabileceksiniz). İçeri girerken de derin bir nefes alın.


    Gören rehberinizin sizi kısa bir labirent başında elinize tutuşturduğu baston ve sol duvarı izleyin talimatıyla terk etmesiyle mutlak bir karanlığın içine giriyorsunuz. Gözlerinizi ufacık bir ışık zerresi için kocaman açmaya çalışmanız bir süre sonra can yakıyor ve vaz geçiyorsunuz. Ardından sesine yaklaşmanızı söyleyen görme engelli rehberinizle tanışıyorsunuz. Biz İlhan Bey ile gezdik, doğuştan engelli çok beyefendi bir insan. Onunla sohbet ederken bunun acınacak bir engel değil de tümüyle değişik bir yaşama şekli olduğunu anlıyorsunuz. Özellikle söylediği bir şey aklımda kaldı. Doğuştan görme engelli olduğu için kendini şanslı hissettiğini söyledi. Silinip kalmış ve artık ulaşılamayan resimler yok kafamda dedi.

    Bir duyu organı devreden çıkınca diğer duyu organları hızla o açığı kapamaya başlıyor. Parka girerken su sesi, rüzgar esintisi, ayağınız altında toprak ya da çakıl taşının verdiği farklı his karşılıyor sizi. Bizim yaptığımız turda bir şehirde bir insanın gün içinde mutlaka yapabileceği şeyler vardı. Bir toplu ulaşım aracına binmek, manavdan alışveriş yapmaya çalışmak, parkta-caddede yürümek, vapura binmek, bir cafeye girmek gibi. Elinizdeki baston ya da eşyalara çarptığınız dizleriniz sizi çevrenizde olanlar hakkında bilgilendiriyor. 





    Öncelikle o hızla gelişen diğer duyu her insanda farklı olabiliyor. Bende işitme duygusu rahatsız edici bir hale gelirken gruptaki bir kadında koku alma ön plana çıktı. Mesela vapurda uzaktan gelen martı sesleri bana o kadar yüksek çığlık şeklinde geldi ki beynime beynime vurdu resmen. Kalabalık cadde  sesleri olan kısımda ise ( İstiklal caddesinin kaydedilmiş sesleri) hafif bir panik yaşadım diyebilirim. Girdiğimiz cafede hafif hafif çalan müziğin arkasından salonda oraya doğru yaklaşan diğer grubun konuşma sesleri sanki kulağımın dibinde bas bas bağırma şeklindeydi. Rehberimize sorduğumda sizin işitme algınız alışık olmadığınız bir şekilde çalışmaya başladığı için böyle, ben o sesleri duymuyorum bile dedi. En sonunda yine karanlık bir labirentten ışığa doğru giderken ilk karşılaştığım o azıcık ışık yeri ayağımın altından kaydıracak kadar şiddetli bir baş dönmesi yarattı bende. Ama başkalarında bu olmadı.

    İşin farkına varma kısmına gelirsek ben görme engelli insanların bu şehirde yaşamak zorunda bırakıldıkları şartları dehşet verici buldum. Düşünün ki bu şehirde bir sokaktan bir sene boyunca geçmeyip sonra gittiğinizde o sokakta mutlaka bir şey değişmiş olur. Trafik yönü değişmemişse kaldırım taşları ve kaldırım genişliği değişmiştir; daha önce olmayan göbekler yapılmış olabilir; bir gün evinizin önünde apartmana girişinizi de değiştiren bir yapım çalışması bulabilirsiniz; doğal gaz, su vs gibi alt yapı kazılarını söylemiyorum bile. Topuklu ayakkabıyla bileğinizi burkmadan yürümenin başarı olduğu inişli çıkışlı o sokak ve kaldırım taşlarında tümüyle görmeden yürümek zorunda olduğunuzu düşünün. İnsanımızın umursamazlığı, yardımsızlığı ve ne yazık acımasızlığı da katmeri olur bu şehirde yaşayan görme engellilerin. Rehberimizin anlattığına göre görme engellilere hizmet veren Tivibu ( filmlerde konuşma olmayan sahnelerin tasvirleriyle seslendirilmesi) bile bunu devletin bir hizmeti olarak değil de bu ülkede yaşayan 1 Milyon engelliden neden para kazanmayayım zihniyetiyle veriyor. Hepimizin artık bir parçası haline gelmiş olan cep telefonlarını kullanabilmeleri için gereken yazılıma dünyanın parasını ödemek zorundalar kaldı ki bu hizmetin ücretsiz verilmesi gerekirken.

    Farkına varmamız için ve alışkın olduğumuz bir şeye şükredebilmemiz için de bu etkinliğe katılmak çok yararlı.

    Gidin işte imkanınız varsa.

    5 Kişi Yorum Yapmış.

    1. Ben giden şanslılardan biriyim. 2012 yılında Hamburg`da gitmiştim. http://www.mutlueller.com/2012/08/gordugum-bir-yana-ya-goremedigim.html
      Bildiğim kadarıyla dünya üzerinde kalıcı olan tek mekan.
      Geçenlerde takip ettiğim bloglardan birinde okudum tekrar bir yazı daha paylaştım: http://www.mutlueller.com/2014/01/goremediklerimiz-uzerine.html

    2. Sis says:

      Semi senin ilk yazını okumuştum ve hep aklımda kalmıştı.İstanbul etkinliği başladığından beri zaman ayarlamaya çalışıyordum. Oğlumla gittik ve çıkıştaki izlenim defterine yazdıkları beni çok duygulandırdı.

      Çok insanın görmesi,hakkında çok şey yazılması lazım ki bir fark yaratılabilsin.

    3. Aynen öyle, katılıyorum. Herkes gitse keşke. Ama ne yazık ki bazı insanlar çekiniyor ya da tam olarak anlamadığı için gitmek istemiyor.
      Çocukları da iyi ki götürmüşüm. Çok etkilendiler. Ben onları İstanbul`daki Body Worlds sergisine de götürmüştüm, o zaman da çok kişi çocuklar kötü etkilenir demişti ve hiç de öyle olmadığını gördüm. Bazen biz yetişkinler kendi endişe ve korkularımızı çocuklara yansıtıyoruz, durum böyle olunca çocuk da çekiniyor, korkuyor.

    4. su says:

      Çok etkilenerek okudum yazıyı....keşke Ankara'yada gelse ve katılsam.Gözümün önüne getirmeye ve hissetmeye çalıştım o zifiri karanlıkta yürürken ki durumunu.sonra gün içinde belki onlarca karşılaştığım görme engelliler geldi aklıma...evet ne çok şeyin farkında değiliz biz böyle !

    5. su says:

      koyduğun resimde ki o kırmızı şeyler falan nedir yazmamışsın,baktım ama bir anlam çıkaramadım.

    Siz de Yorum yapın